Açık Saatler: 10.00 - 19.00 (Pzt- Cmt)
Sorularınız İçin Arayınız 0 (531) 517 51 51
Dr.Armin Dermatoloji Kliniği, olağanüstü sonuçlar veren ve hasta için güvenli bir tedavi yöntemi olan Karboksiterapi konusunda tecrübe kazanmaya devam ediyor.
Tıpta yeni olmayan “Karboksiterapi” 1930'larda Fransa'da ortaya çıktı. Fransızlar, yüksek oranda karbondioksit (CO2) gazı içeren suda banyo yapmanın veya yüzmenin cilt yaralanmalarını daha hızlı iyileştirdiğini keşfetmişlerdi.
1950'lerde kalp cerrahları, dokulara kan akışı veya arterlerde yağ birikmesi ile ilgili problemlerin neden olduğu damar hastalıklarını tedavi etmek için karbondioksit (CO2) kullandılar. Son olarak 1995 yılında karboksiterapi kozmetik ve cilt gençleştirme yöntemleri arasında yerini alıp hızla bu alanda en yaygın yöntemlerden biri haline geldi.
Bir tür mezoterapi olarak değerlendirilebilen bu yöntemde aslında cildin alt katmanlarına karbondioksit (CO2) gazı enjekte edilir. İyileşmesi planlanan bölgede salınan karbondioksit (CO2) telafi edici mekanizmaları harekete geçirmeye başlar. Hücreler, hücresel solunum sürecinde enerji elde etmek için besin yoluyla alınan karbonhidrat , lipitler ve aminositleri metabolizma sürecinde oksijen ile kullanıp ortaya çıkan karbondioksit (CO2)’i dışarı atmaya çalışır. Karbondioksit (CO2), vücuttaki dokulardan kan tarafından atılmak üzere akciğerlere taşınır. Normalde bir dokudaki karbondioksit (CO2) miktarı arttığında, bu ya dokuya giren oksijen miktarının düşük olduğu ya da o dokuya giden kan akımının azaldığı anlamına gelir. Bu iki potansiyel sorunu telafi etmek için vücut o dokuya kan akışını arttırır. Yani aslında, karboksiterapide, istenen sonuçları elde etmek için vücudun doğal süreçlerini uyarırız.
Arterler, yüksek oranda karbondioksit(CO2)e maruz kaldıktan hemen sonra genişler ve doku kan akışını arttırır. Bir sonraki aşamada vücut, o bölgede yeni arterler oluşturmak ve kan tedarik ağını genişletmek için çeşitli büyüme faktörleri salgılamaya başlar. Bu büyüme faktörlerinin doku üzerinde üç önemli etkisi vardır: Kollajen sentezi uyarılır, kan akışını artar ve dokuları yağ yakmaya teşvik edilir.
Deri altına karbondioksit (CO2) enjekte edildikten sonra bu gazın yaklaşık %70'i dokulardaki ve kandaki su ile reaksiyona girerek bikarbonat olarak bilinen hafif bir aside dönüşür. Bikarbonat lokal dokuyu ve kan ortamını asitleştirir ve vücut bu sorunu telafi etmek için dokuya kan akışını arttırır. İlginç olan, doku ortamı ne kadar asidik olursa, o kadar içine fazla oksijenin girecektir.
Karboksiterapi tedavileri ile cildimizin dokusunu ve elastikiyetini iyileştirebilir, cildimize oksijen vererek daha parlak ve ışıltılı hale getirebiliriz. Karboksiterapi, fizyolojimize mükemmel uyum sağlayan ve vücudumuzdaki kimyasal süreçleri harekete geçiren, vücudumuz için doğal ve güvenli bir tedavi yöntemidir.
Karboksiterapi, göz kapakları, yüz, boyun, kollar, karın, kalçalar ve bacaklar dahil olmak üzere vücudun çeşitli bölgelerinde kullanılabilir.
Estetik Dermatoloji Alanında Karboksiterapi uygulamaları